Hasret, en büyük esaret...
Canan Tan’ın yeni romanı Hasret, mübadele öncesinde başlayıp hasretle sonuçlanan derin bir aşkı ve ayrılığı anlatıyor
HASRET mi, ÖLÜM mü deseler,
Ölümü seçerdi. Tereddütsüz...
Hiç gözünü kırpmadan.
Ama ona soran olmadı ki...
Çok satanlar listesinin en önemli müdavimlerinden Canan Tan’ın yeni romanı Hasret, geçmişin toplumsal çalkantıları içinde yarım kalmış, parçalanmış, kırık bir aşk hikâyesini anlatıyor. Gerçek bir yaşam hikâyesinden alınan ve mübadele döneminde onulmaz bir hasrete mahkûm olan bu aşkın izleri Cumhuriyet öncesine uzanıyor.
Romanın başkahramanı, 1920’lerde Kırşehir’in Keskin ilçesinde yaşayan Tacettin adlı bir genç. Köklü ve varlıklı bir aileye mensup olan Tacettin’in en yakın iki arkadaşından biri Rum (Aris), diğeri Ermeni’dir (Artin). Tacettin, arkadaşlarıyla gittiği tavernada, mekânın sahibi Omorfia’nın kızı Patricia’ya âşık olur. Tacettin’in ailesi bu ilişkiye şiddetle karşı çıkar.
İlişkileri devam ederken Patricia hamile kalır ve oğulları Ali dünyaya gelir. Bu arada Kurtuluş Savaşı başlamış, tüm ülkede olduğu gibi Keskin’de de Rumlarla Müslümanlar arasında gerginlikler baş göstermiştir. Lozan Antlaşması öncesinde, mübadele sözleşmesi imzalanır. Keskin’deki Rumlarla birlikte Patricia, annesi ve üç yaşındaki Ali de Yunanistan’a gönderilir. Tacettin derin bir hüzne düşmüştür.
Selanik’e gelen Patricia, Omorfia ve Ali ise bu şehirde zorlu ve yeni bir hayata başlayacaklardır.
Canan Tan’ın Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan yeni romanı Hasret, parçalanan bir aşkın toplumsal arka planını çarpıcı bir şekilde çizerek, bugünün tartışmalarına da bir gönderme yapıyor. Romanın odağında aşk duruyor, din, dil, ırk gözetmeden. Ayrılık keskin bir bıçak gibi ayırıyor âşıkları. Gözyaşı romanın kahramanları kadar okuru da esir alıyor zaman zaman. Yaşanmış hikâyelerin tüm gücünü ve etkisini gözler önüne seriyor Hasret.
© 2018 Doğan Kitap (Sesli Kitap): 9786050921496
Yayın tarihi
Sesli Kitap: 25 Eylül 2018
Hasret, en büyük esaret...
Canan Tan’ın yeni romanı Hasret, mübadele öncesinde başlayıp hasretle sonuçlanan derin bir aşkı ve ayrılığı anlatıyor
HASRET mi, ÖLÜM mü deseler,
Ölümü seçerdi. Tereddütsüz...
Hiç gözünü kırpmadan.
Ama ona soran olmadı ki...
Çok satanlar listesinin en önemli müdavimlerinden Canan Tan’ın yeni romanı Hasret, geçmişin toplumsal çalkantıları içinde yarım kalmış, parçalanmış, kırık bir aşk hikâyesini anlatıyor. Gerçek bir yaşam hikâyesinden alınan ve mübadele döneminde onulmaz bir hasrete mahkûm olan bu aşkın izleri Cumhuriyet öncesine uzanıyor.
Romanın başkahramanı, 1920’lerde Kırşehir’in Keskin ilçesinde yaşayan Tacettin adlı bir genç. Köklü ve varlıklı bir aileye mensup olan Tacettin’in en yakın iki arkadaşından biri Rum (Aris), diğeri Ermeni’dir (Artin). Tacettin, arkadaşlarıyla gittiği tavernada, mekânın sahibi Omorfia’nın kızı Patricia’ya âşık olur. Tacettin’in ailesi bu ilişkiye şiddetle karşı çıkar.
İlişkileri devam ederken Patricia hamile kalır ve oğulları Ali dünyaya gelir. Bu arada Kurtuluş Savaşı başlamış, tüm ülkede olduğu gibi Keskin’de de Rumlarla Müslümanlar arasında gerginlikler baş göstermiştir. Lozan Antlaşması öncesinde, mübadele sözleşmesi imzalanır. Keskin’deki Rumlarla birlikte Patricia, annesi ve üç yaşındaki Ali de Yunanistan’a gönderilir. Tacettin derin bir hüzne düşmüştür.
Selanik’e gelen Patricia, Omorfia ve Ali ise bu şehirde zorlu ve yeni bir hayata başlayacaklardır.
Canan Tan’ın Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan yeni romanı Hasret, parçalanan bir aşkın toplumsal arka planını çarpıcı bir şekilde çizerek, bugünün tartışmalarına da bir gönderme yapıyor. Romanın odağında aşk duruyor, din, dil, ırk gözetmeden. Ayrılık keskin bir bıçak gibi ayırıyor âşıkları. Gözyaşı romanın kahramanları kadar okuru da esir alıyor zaman zaman. Yaşanmış hikâyelerin tüm gücünü ve etkisini gözler önüne seriyor Hasret.
© 2018 Doğan Kitap (Sesli Kitap): 9786050921496
Yayın tarihi
Sesli Kitap: 25 Eylül 2018
Sesli kitapların büyülü dünyasına adım at.
1266 yoruma göre
Duygusal
Hüzünlü
Sürükleyici
Puanlamak ve yorum yazmak için uygulamayı indir.
1266 yorum içinden 10 yorum gösteriliyor
Bostan
26 Haz 2020
İlk Canan Tan tecrübemdi. Aslında öykü güzel, mübadeleye ve Keskin’e dair anlatılanlar ilgi çekici, ama yazarın klişelerle yüklü anlatım dilini pek sevemedim ne yazık ki. Öykünün başının geçtiği 20li yıllarla çelişen, daha çok günümüze ait bazı hassasiyetler ve detaylar da beni rahatsız etti. Örneğin Omorfia’nın tavernasında sunulan yemeklerin (keza Aris’in evindeki rakının) ısrarla ‘ev yapımı’ olduklarının vurgulanması o yıllara değil, donuk ve fabrikasyon gıda/içecek hakimiyetindeki bu yıllara özgü bir hassasiyet sanki... Ya da Anadolu’ya henüz çay bitkisi bile gelmemişken ve çay kültürü yerleşmemişken herkesin sürekli bugünkü düzende çay içiyor olması garip... O yıllarda İstanbul’da düzenlenen ‘kalburüstü’ bir düğünde günümüz kent düğünlerindeki gibi halay çekildiğine de ikna olamadım pek... Son olarak, bir de yazar keşke kendisi seslendirmeseydi kitabı...
Aydan
12 Nis 2020
Nefret ettim bu tacettinden
safak
21 Ara 2019
Muhteşem bir roman 💜💜
Tuba
16 Oca 2021
Dinlediğim en güzel kitaplardan biriydi ağlaya ağlaya dinledim desem yeridir mutlaka dinleyin derim
Sena
11 Haz 2020
Sonuna kadar keyifle dinledim seslendirme harıka
Farnaz
13 May 2020
Çok güzel bir kitap ...Acı ...Hayat gibi ...
Şaziye
21 Ağu 2020
Tacettinden nefret ettim
Naim
16 Eki 2020
Tek kelimeyle ‘Süper’
ÜMİT
28 Ara 2019
Güzel ve etkileyici bir roman.Seslendirmesi de güzel.Emekleri için teşekkürler...
Pelin
7 Kas 2023
Şimdi etkileyecek diye diye okuduğum ama çoğu yerini klişe bulduğum gereksiz ayrıntılarla oyalandığımı hissettiğim bir roman oldu.
Türkçe
Türkiye